Statikten Dinamiğe
Orhan Bayındır
Sezer Taşkın
Galeri Siyah Beyaz’da [1] sergi alanıyla karşılaştığımız anda her yerin beyaz olması ilk olarak bize, başka bir evrene geçmişiz hissini yaşattı. Her yerin bu kadar beyaz olmasının nedenini ve amacını düşünürken, beyaz arka planın eserleri çarpıcı bir netlikte tüm ayrıntılarıyla görmemize kolaylık sağladığını fark ettik. Mekanın tasarımında yer alan boşluklar, koridorlar ve stantların yerleri de mekanı olduğundan daha geniş algılamamızı sağlayan bir derinlik vermişti. Galeri ziyaretimizde Ela Cindoruk [2] ile konuşmamızdan sonra fark ettik ki sergide üç ana bölüm vardı.
Bunlardan ilki Yılmaz Aysan [3] tarafından tasarlanan küplerden ve bunların çeşitli desenlerde kaplanmasıyla oluşan eserlerin bulunduğu “Sensiz Olmaz” adlı sergiydi. Bu sergideki küpler ebat ve ölçek olarak belirli bir hiyerarşik düzende üst üste kurgulanmıştı. Bu kurgularda küplerin oluşturduğu kompozisyonlar statik bir denge içindeydi. Tüm bu tasarımlar ilk bakışta rastgele yerleştirilmiş gibi algılansa da ayrı ayrı temsil ettiği fikirlere göre isimlendirilmiş ve belirli bir plan şemasıyla bir bütünün parçaları olarak yerlerini bulmuşlardı. Kurgulanan bu düzenin amacı, ziyaretçileri tasarlanan bütünün olay örgüsüne yönlendirmekti.
Daha sonraki bölümde Ela Cindoruk tarafından tasarlanan takı bölümüne geçiş yaptık. Burada da çeşitli malzemelerle ve çiçek modelleriyle oluşturulmuş broş, bileklik, yüzük, kolye gibi takı tasarımları yerleştirilmişti. Burada küp ile yapılan eserlerin aksine daha dinamik, kırılgan ve hassas bir tasarım fikrine geçiş yapıldığını fark ettik. Bu tasarımların her biri farklı anlamlara sahipti ve her biri kendi fikrini yansıtmaktaydı.
Son bölümde ise bu iki tasarım fikrinin bir sentezi haline gelerek yeni bir yaklaşımla oluşturulan nesnelerin yer aldığı sergiye geldik. Tasarımlarda, küplerden oluşan formların statik ve sağlamlık hissinin, tasarımlara eklenen takılar, metal çubuklar ve diğer malzemelerle daha belirsiz bir form oluşturulduğunu; küplerin sanki dışarı doğru patlayıp eskiden sahip olduğu özelliklerin tam tersi olacak şekilde bir karakter kazandığını gözlemledik. Küp artık hareket edebilen, salınım yapabilen ve her an dengesi bozulabilecek hissi yaratan dinamik bir forma dönüştürülmüştü. Bu yeni tasarım fikriyle birçok farklı hislere hitap eden ve bu şekilde isimlendirilen eserler oluşmuştu. Bu eserler de yine belli bir sıra ve plan ile yerleştirilmiş ve bu şekilde başka bir kurgu ve olay örgüsü yaratılmıştı.
[1]Galeri Siyah Beyaz 1984 yılında kurulduğunda sanat ortamında tavrını nitelikten yana koyan bir galeri olarak dikkat çekmişti. Galerinin başlangıçtaki küçük mekânı giderek deneysel işler yapan ve alışılmış kalıpların dışında çalışan sanatçılar için çekici bir güç olmaya başladı. Galeri Siyah Beyaz, öncelikle genç sanatçılara ve onların yenilikçi-deneysel eğilimlerine kucak açmasıyla öteki galerilerden ayrılmaktaydı. Türkiye’de pek çok galerinin yıllanmış, pazarını bulmuş ve kurumsallaşmış sanatçıların peşinde oldukları göz önünde bulundurulursa, Siyah Beyaz’ın özellikle Ankara’da bu yöndeki ısrarlı tutumu ‘zoru başarmak’ olarak nitelendirebilir.
[2] Ela Cindoruk 1963’te Ankara'da doğdu. 1984’te Orta Doğu Teknik Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü'nden mezun oldu. 1988 ‘de New York Parsons School of Design'da metal biçimlendirme ve takı tasarımı eğitimini tamamladı. 1993’te Nazan Pak ile birlikte İstanbul'da 'elacindoruknazanpak' takı atölyesi ve galerisini kurdu.
[3]Yılmaz Aysan 1953 yılında doğdu. Lise eğitimini Ankara Fen Lisesinde, üniversite eğitimini ODTÜ'de tamamladı. ODTÜ Mimarlık Fakültesinde kültürel ve siyasi afiş tasarımları yaptı. Sanatçı bir grafik tasarımcısıdır ve ağırlıklı olarak resim, assemblage ve enstalasyon alanlarında çalışmalar yapmaktadır. İlk ödülünü 1983 yılında "Yalnızım" isimli yapıtıyla aldı ve ilk kişisel sergisini 1985 yılında Siyah Beyaz Sanat Galerisinde açtı. Çalışmalarını hala İstanbul'da sürdürmektedir.