Işık-Boşluk
Dilay Satıoğlu
Hakan Koç
Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde odağımız mimarinin estetik ve duy(g)usal deneyimi oldu. Bu deneyimimizde en belirgin yapı öğeleri galeri boşlukları, merdivenin tüm yapı mekanın omurgası olarak bir boşluk içerisinde tasarlanmış olması ve doğal ve yapay ışığın kullanımı oldu.
Merdiven
Merdiven tasarımı, mimari kompozisyonunun önemli bir unsuru olarak öne çıkar ve iç mekanın dinamik yapısını zenginleştirir. Kesintisiz merdivenler, sadece bir ulaşım aracı olmanın ötesinde, ziyaretçilere mekan içinde bir süreklilik ve akıcılık hissiyatı sunar. Bu, adeta sonsuzluğa açılan bir perspektif yaratarak mekanın boyutlarını genişletir ve içerisindeki diğer öğelerle etkileşim kurar. Merdivenlerin sadece işlevsel bir öge olmaktan çıkması, tasarımın estetik bir unsura dönüşmesine olanak tanır. Bu tasarım kararı, merdivenleri mekanın içinde bir sanat eseri gibi algılanabilir kılar ve ziyaretçilerle etkileşim kurma potansiyeli taşır. Merdivenler, sirkülasyon işlevinin yanı sıra, dönem dönem bir sanat aracı ve nesnesi olarak da karşımıza çıkar. Bu, mekanın dinamizmini vurgular ve ziyaretçilere mekanın geçirdiği evrimi keşfetme fırsatı sunar. Aynı zamanda, merdivenlerin bu değişim potansiyeli, mekandaki sanatsal atmosferin bir parçası olarak kabul edilir ve ziyaretçilere mekanın yaşayan bir sanat eseri olduğunu hatırlatır.
Merdivenin belirli bir noktasından başlayarak, sanat merkezinin galeri alanındaki eserleri algılamak, benzersiz bir görsel deneyim sunar. Bu noktadan itibaren, merdivenin basamakları üzerinde yavaşça yükseldiğinizde, mekanın içindeki sanat eserleriyle etkileşiminizde belirgin bir değişim fark edersiniz. İlk adımınızda, merdivenin altından yükselen sanat eserlerini bir bütün olarak gözlemleyebilirsiniz. Bu noktadan bakıldığında, eserler arasındaki ilişkiler ve mekanın genel kompozisyonu daha net bir şekilde görülebilir. Sanat eserlerinin bir araya getirilmiş olduğu duvarın geometrisi ve düzeni, adeta bir görsel kompozisyon oluşturur. Ancak, merdiveni tırmandıkça ve eserlere yaklaştıkça, perspektif değişir ve detaylar daha belirgin hale gelir. Bir adım daha attığınızda, her eserin kendine özgü detayları, renk paleti ve dokusu daha kolay incelenebilir hale gelir. En üst noktaya ulaştığınızda ise, galeriyi bir bütün olarak gözlemleyebilirsiniz. Bu merdiven deneyimi, sanat merkezinin mimarisini ve eserlerini farklı açılardan keşfetme fırsatı sunar. Merdivenin her basamağı, izleyiciye mekanın içinde bir yolculuk yapma ve eserlere yönelik bakış açısını sürekli olarak değiştirme şansı verir. Bu şekilde, mimari tasarımın ve sanat eserlerinin bir araya geldiği bu özel alan, izleyiciye dinamik ve çok yönlü bir görsel deneyim sunar.
Açıklıklar ve Galeri Boşlukları
Galeri boşlukları, mekan tasarımında derinlik hissiyatını vurgulayarak eser, mekan ve kullanıcı arasında etkileşimli bir kompozisyon oluşturarak kullanıcıyı belli bir aks doğrultusunda yönlendirir. Bu boşluklar, kullanıcıyı mekan içinde yönlendirirken aynı zamanda estetik bir deneyim sunar. Düşey pencerelerin stratejik olarak yerleştirilmesi, ışığın mekan içinde dramatik bir şekilde değişmesine olanak tanır. Bu durum, izleyicinin her eseri farklı bir perspektiften değerlendirmesine olanak sağlayarak sanat eserlerine yeni bir boyut kazandırır. Bina cephesinde konumlandırılan düşey üçgen açıklıklar, görsel ritim oluşturarak mekanın dinamizmini arttırır. Bu üçgen açıklıklar, izleyiciye mekanın yüksekliği boyunca ilerleyen bir deneyim sunmanın yanı sıra iç mekanın dış dünyayla etkileşimini güçlendirir. Galeri boşlukları, sadece görsel bir etki yaratmakla kalmaz, aynı zamanda mekanın atmosferini şekillendirir. Her bir boşluk, kullanıcıya eserleri keşfetme ve değerlendirme konusunda rehberlik eder, aynı zamanda mekanın genel atmosferini belirler. Bu tasarım unsurları, mimari dilin zenginliğini arttırarak kullanıcıları sanat ile etkileşime geçmeye teşvik eder ve mekanın karakterini vurgular.
Işık ve Işık Etkileri
Mekandaki ışık kullanımı, mimari tasarımın derinliğini ve duygusal yoğunluğunu artırarak mekanın anlamını zenginleştirir. Bu tasarım unsuru, sergilenen yapıları ve mimari detayları vurgulayarak ziyaretçilere belirli bir atmosfer sunar. Işığın güçlü ve yönlendirilmiş kullanımı, mekanın özelliklerini öne çıkarırken, gölge kontrastları da hacimsel özellikleri belirginleştirir. Özellikle gece saatlerinde veya özel etkinliklerde, güçlü ışık ve gölge kontrastları, binaların dış cephesini dönüştürerek dramatik bir hava oluşturur. Işığın bu şekilde kullanımı, mimarinin sadece görsel bir unsurdan öte, duygu yüklü bir dil geliştirmesine olanak tanır. Güçlü kontrastlar ve dramatik ışık oyunları, mekanın içindeki eserlere odaklanmayı artırırken aynı zamanda mimari detayları ön plana çıkarır. Işığın dansı, ziyaretçileri mekanın içinde bir keşif yolculuğuna çıkarırken duygusal bir bağ kurmalarına da olanak tanır. Bu sayede, mimari bir dil kullanılarak tasarlanan dramatik ışık, mekanın sadece fiziksel bir alan olmanın ötesinde, bir deneyim ve duygu evreni haline gelmesine katkıda bulunur.
Yapı Ögelerinin Heykelsi ve Plastik Değerleri
Mekanda duvarlar zaman zaman duvar malzemeleri ile (gazbeton/alçıpano vs.) örülerek sonrasında tekrar parçalanarak yıkılan duvarın kendisi veya içerisine sergi ögesi yerleştirilerek sanat eseri haline getirilmiştir. Duvarlarda farklılaşan malzemeler ile sergi alanlarına farklı karakteristik özellikler kazandırılmıştır. Daha serbest şekilde olan sergi mekanları oluşturulan bu ek hacimler ile bölünüp yeni rotalar eklenebildiği gibi bazen ek bir oda şeklinde kurgulanarak yapılan serginin ayrı bir boyuttan deneyimlenmesi sağlanmaktadır. Sergi düzlemine ve rotasına doğrudan müdahale eden bu durum çağdaş sanatlar merkezinde bulunan yol kavramını her seferinde çeşitlendirirken kullanıcıların nesneleri ve sergiyi algılaması konusunda yeni bir yorum getirmekte olduğunu görebiliyoruz. Aynı zamanda yapıda bulunan galeri boşlukları bize katlar arasındaki bağlantıyı sağlarken ek olarak başka katta bulunan sergiyi farklı bir açıdan farklı bir gözden görmemizi sağlamakta ve aslında bir ekran haline gelmektedir. Eseri bulunduğu katta gözlemlediğimizin üzerine farklı bir kattan gözlemlediğimiz zaman o eserin gözlemlenebildiği düzlem sayısını arttırdıkça hem mekan çeşitliliği açısından hem de yolculuk kavramı olarak düşünürsek farklı yollar farklı izlenimler sunmaktadır.